DİĞER
Sefa Kaplan’ın sözlük şeklinde tasarladığı Yaygın Yanlışlar Ansiklopedisi, önümüzdeki günlerde Holden Kitap tarafından yayımlanıyor. Bildiği, bilmediği ya da bildiğini sandığı şeyler üzerine okuru yeniden düşünmeye davet eden kitaptan bazı maddeleri Tadımlık olarak yayımlıyoruz…
"Tarih genellikle tümel söylemlerden oluşur. Tümel bir söylemden özgün, dolayısıyla da tekil bir söylem geliştirmek, Thomas Mann’ın deyişiyle, 'anlatının şölenleştiği' romanı roman, daha geniş bir deyişle, sanat yapıtını sanat yapıtı durumuna getiren başlıca niteliktir. Sanat 'tarihsel gerçekliği' görgül biçimiyle yansıtmaz; onu biçimlendirir ve böylece tarihsel gerçekliğe estetik nitelik kazandırır."
"Romandaki tarih malumatı eksikliğinden doğan sorunlar sadece Osmanlı geçmişine özgü değil. Fazla söz konusu olmadığı için Batı tarihine ilişkin genellemeler gölgede kalmış, ama bence son derece çarpıcı... Girişinde üç ciddi tarihçinin övgüsüne mazhar olan kitap ne roman olabilmiş ne de tarih."
"Müslüman toplumların sorunları için Batı emperyalizmini suçlamak çözüm değil. Aksine, Müslümanların ciddi bir özeleştiriye ihtiyaçları var. İslam tarihinin ilk dört-beş asırlık döneminde Müslümanlar dinamik, üretken ve nispeten çoğulcu bir medeniyet ortaya koyduklarını hatırlamalılar.”
"İslamcılık ideolojisine ilişkin sosyo-politik tarih analizini süreklilik-kopuş içerisinde ve tarihsel gelişmelerin neden olduğu karmaşık katmanları ve ilişkileri göstererek sürdüren kitap, Batılı ülkelerin 19. yüzyılda başlayan ‘İslam siyasetleri’nin politik nedenlerini izah ediyor."
Yeni çıkan, yeni baskısı yapılan, yayınevleri tarafından bize gönderilen, dikkatimizi çeken; okumak ve üzerine yazı yazmak için ayırdığımız bazı kitaplar...
“İslam dünyası kavramı, İslamın kendisi kadar eski olan 'ümmet' kavramından gelmemiş; 1870’lerde, Avrupa imparatorluklarının dünya Müslümanlarının çoğunu yönettiği bir dönemde, Batı’daki 'Hıristiyan medeniyeti'nin antitezi olarak ortaya çıkmıştır. Bir başka ifadeyle, Müslümanlar 'Küfür tek millettir' demeden çok önce, Avrupa’nın emperyal elitleri, “Dünyadaki Müslümanlar tek millettir” anlayışıyla, Müslümanları aşağı ve geri bir din ve medeniyetin temsilcileri olarak tanımlamıştır."
Edip Cansever'le Oğuz Atay arasında tuhaf bir akrabalık hikâyesi... Ve bir sır: Krepen'deki kemer satıcısı nasıl olup da hem beyaz mantolu adama hem de Ruhi beye dönüşür?
Kültürel iktidar ancak kendi bahçenden çıkabilecek gücü bulduğunda etkisini göstermeye başlar; başka bahçelerdeki birikime kucak açarak, bundan mutluluk ve gurur duyarak…
Siyasî iktidarın değişmesiyle bir yandan Hidayet Romanları'nın popülaritesi düşerken, diğer yandan hidayet olgusu da dönüşüme uğrar. Yeni anlatıda iktidarın tesis edilmesi gereken mekân devlet kurumları yerine evdir...
Sosyalizm, demokrasi, insan hakları, eşitlik gibi meseleler gündeme geldikçe yerinden yekinip hemen tavır alma lüzumunu duyan arkadaşların hiçbiri ama istisnasız hiçbiri, kadının uluorta aşağılanmasını protesto etmeyi getirmez hatırına
Şairin veya romancının yazdıklarıyla kişiliği arasında doğrudan bir bağlantı kurmalı mıyız, yoksa, “bunlar nasıl olsa edebiyat” perspektifinin gerisine sığınıp çabucak bu ihtimalden uzaklaşmalı mıyız?
Daha Fazla
© Tüm hakları saklıdır.